"Önemli olan en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır." Platon
Günümüzde başarı; para, statü, ya da mal-mülke sahip olmakla ölçülüyor.
Ancak insan her dönemde gerçek mutluluğu başarıda değil, iç huzurunda ve sade bir yaşamda bulmuştur.
Maddi zenginlik, mutluluk ile doğrudan ilişkili değil.
Dolaylı etkisi kesinlikle var, ancak mutluluk için olmazsa olmaz asla değil.
Mutlu ve anlamlı bir hayat, maddi zenginlikten çok, insanın iç zenginliğine bağlıdır.
Mutluluk, sahip olduklarımızla değil, kendimizi nasıl hissettiğimizle ilgilidir.
Hayatımızda atacağımız en büyük adım, gerçekten neye ihtiyaç duyduğumuzu anlayabilmektir.
Kendini daha az şeye bağımlı hisseden bireyler daha özgür hisseder ve özgür yaşarlar.
İhtiyaçlar ile istekler çoğu zaman farklıdır.
Gerçek mutluluk için gerekli olan, isteklerden çok ihtiyaçlardır.
İhtiyaçlarımızı sorgulamak, gerçekten neye değer verdiğimizi bulmamıza yardımcı olur.
İhtiyaçlarına sınır koymayı bilenler ise hayatlarına anlam kazandırır.
Öyleyse çocuklarımıza kazandıracağımız en önemli değerlerden biridir "ihtiyaç duyma bilinci".
Bunu, mutluluğun sadece maddi şeylere bağlı olmadığını, başka şekilde de elde edilebileceğini öğretmek takip eder.
Daha az ihtiyaç ile mutlu yaşamak her yerde mümkün.
Tutkuyla bağlı olunacak meslek seçmek, yüksek maaşlı işler peşinde koşmaktan daha çok mutluluk getirir.
Çocuklarımız mutlu olmaları için içsel zenginliklerini keşfetmeliler.
Başkaları istediği için değil, kendileri tatmin olacağı için meslek seçmeliler.
Bu, kendisine "değer vermesi" ve "kendi mutluluğunun sorumluluğunu üstlenmesi" ile gerçekleşir.
Böylece "yeterince sahip olduklarına" inanacak, hayatla barışık yaşadıklarını bilecek ve hissedeceklerdir.
Anlık zevkler geçicidir, elde etmek için emek istemez.
Ancak uzun süreli mutluluk çaba ister, fedakarlık ister.
Kariyer "her şey" değildir.
Güzel değerlere sahip çocuklar belki zengin olur, ama kesinlikle mutlu olur.
Mutlu çocuk; çaba göstermeden onu istemekle olmaz, yetiştirmekle olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder